Çoğu kişi için, tüm seçmen kategorilerini – kadınlar, Meksikalılar, Müslümanlar – aşağılayan hazırlıksız bir adam olan Donald Trump’ın Amerika Birleşik Devletleri’nin bir sonraki başkanı olabilmesi hayal bile edilemez. Çevrimiçi bahis siteleri, Hillary Clinton’ı favori olarak yerleştirerek ona yüzde 65 kazanma şansı veriyor. Aslında son anketler, onları kafa kafaya gösteriyor, hatta bazıları Trump’ın önünde. Ama her halükarda, bir doktor size ölüm oranı “sadece” yüzde 35 olan bir hastalığınız olduğunu söylese, kendinizi rahat hisseder miydiniz?
Trump’ın lehine olan faktörler var. Amerika Birleşik Devletleri ikiye bölünmüş bir ülke ve Cumhuriyetçi seçmenlerin yüzde 40’ı, güçlü çekincelere rağmen sonunda Trump’a oy verecek. Bu zorlu bir seçimi garanti ediyor: kararsızların yüzde 11’i ikna edilmeli.
Sekiz yıl boyunca (iki başkanlık dönemi) iktidarda olan partinin üçüncü kez kazanması çok nadirdir. Seçmenlerde neredeyse fizyolojik bir yorgunluk, bir değişim arzusu hakim olur. Trump şimdiye kadarki en yeni, Hillary ise eski siyaseti temsil ediyor. ABD ekonomisi başka yerlerden daha iyi durumdayken, durgunluk ve 40 yıllık küreselleşme, özellikle üniversite diploması olmayan, sendikalı işçilerden geçici işçilere geçen beyaz erkekler arasında, işçi sınıfında çok fazla hoşnutsuzluk yarattı.
Hillary en güçlü rakip değil. O çok zeki, son derece bilgili bir kadın ama doğuştan bir politikacı değil. Ve kalan cinsiyetçilik seviyesi onu birkaç puan geride bırakıyor. Katılımı siz belirliyorsunuz. Demokratlar genel nüfus içinde büyük bir liderliğin tadını çıkarıyor, ancak oy kullanmaya gidenler arasında çok daha az. Yoksullar, daha iyi durumda olanlardan çok daha az oy kullanır. Dahası, yönettikleri pek çok eyaletteki (birçok kilit eyalet dahil) Cumhuriyetçiler, düşük ayrıcalıklı ve genç insanların genellikle sahip olmadığı belgeleri talep ederek seçim kayıtlarını çok daha zor hale getirdiler.
Son olarak, çok istikrarsız bir dünyada ve zamanda yaşıyoruz. ABD’de Paris veya Brüksel’dekine benzer bir terör saldırısı – veya yeni bir durgunluk – seçmenleri birkaç puan sağa kaydırma etkisine sahip olabilir.
Kategorilenmemiş | 7 Yorum »
Trump’ın lehine olan faktörler var. Amerika Birleşik Devletleri ikiye bölünmüş bir ülke ve Cumhuriyetçi seçmenlerin yüzde 40’ı, güçlü çekincelere rağmen sonunda Trump’a oy verecek. Bu zorlu bir seçimi garanti ediyor: kararsızların yüzde 11’i ikna edilmeli.
Sekiz yıl boyunca (iki başkanlık dönemi) iktidarda olan partinin üçüncü kez kazanması çok nadirdir. Seçmenlerde neredeyse fizyolojik bir yorgunluk, bir değişim arzusu hakim olur. Trump şimdiye kadarki en yeni, Hillary ise eski siyaseti temsil ediyor. ABD ekonomisi başka yerlerden daha iyi durumdayken, durgunluk ve 40 yıllık küreselleşme, özellikle üniversite diploması olmayan, sendikalı işçilerden geçici işçilere geçen beyaz erkekler arasında, işçi sınıfında çok fazla hoşnutsuzluk yarattı.
Hillary en güçlü rakip değil. O çok zeki, son derece bilgili bir kadın ama doğuştan bir politikacı değil. Ve kalan cinsiyetçilik seviyesi onu birkaç puan geride bırakıyor. Katılımı siz belirliyorsunuz. Demokratlar genel nüfus içinde büyük bir liderliğin tadını çıkarıyor, ancak oy kullanmaya gidenler arasında çok daha az. Yoksullar, daha iyi durumda olanlardan çok daha az oy kullanır. Dahası, yönettikleri pek çok eyaletteki (birçok kilit eyalet dahil) Cumhuriyetçiler, düşük ayrıcalıklı ve genç insanların genellikle sahip olmadığı belgeleri talep ederek seçim kayıtlarını çok daha zor hale getirdiler.
Son olarak, çok istikrarsız bir dünyada ve zamanda yaşıyoruz. ABD’de Paris veya Brüksel’dekine benzer bir terör saldırısı – veya yeni bir durgunluk – seçmenleri birkaç puan sağa kaydırma etkisine sahip olabilir.
Kategorilenmemiş | 7 Yorum »