Determinizm nedir edebiyatta ?

Cesur

Yeni Üye
Determinist Bir Dünyada Aşk ve Seçimler: Bir Hikâye Üzerinden Düşünceler

Bugün sizlere ilginç bir hikaye anlatmak istiyorum. Bazen hayat, kararlar ve koşullar birbirine o kadar dolanır ki, insan bir seçim yaptığına bile inanamayabilir. Hayatımızda yaptığımız her seçim, bir öncekine bağlıdır. Peki, gerçekten özgür irademizle mi karar veriyoruz? Yoksa tüm seçimlerimiz geçmiş deneyimlerimizin, kültürel kodlarımızın ve çevresel faktörlerin belirlediği bir yolun devamı mı? Hikayemiz, tam da bu soruları sorgulayan bir karakterin yaşadığı çelişkiler üzerine olacak.

Hikâyenin Başlangıcı: Kadim Bir Köyde İki Yoldaş

Bir zamanlar, Anadolu’nun bir köyünde, birbirinden farklı iki karakter yaşarmış. Biri Selim, diğeriyse Elif. Selim, her şeyin bir nedeni ve sonucu olduğuna inanan bir gençti. Her hareketini hesaplayarak yapar, hayatındaki her olayın belirli bir sonucu olduğuna inanırdı. Elif ise tam tersi bir kişiliğe sahipti; her şeye empatik bir yaklaşım sergiler, insanların ruh hallerini anlamaya çalışarak, hayatı akışına bırakırdı.

Selim, köyde herkesin çözüme kavuşturulması gereken bir problem olarak gördüğü olaylara yaklaşırken, Elif, daha çok bu sorunların altında yatan duygusal bağları keşfetmeye odaklanırdı. Bir gün, köylerine gelen bir misafir, Elif ve Selim’in bakış açılarını birbirine zıt bir şekilde test etme fırsatı sunar.

Bir Karar Anı: Hikâyenin Çatışması

Bir sabah, köyün dışındaki ormanda, köylülerin en değerli zeytin ağaçlarının zarar gördüğü haberi gelir. Selim, hemen bunun bir çözüm yolu olduğunu düşünür. Ağaçları korumak için ne yapılması gerektiğini araştırmaya başlar. Elif ise ağaçların zarar görmesinin, köyün geçmişindeki büyük bir değişimin sonucunda ortaya çıktığını, belki de doğanın bir mesajı olduğunu savunur.

“Selim, her şeyin bir nedeni var, doğru ama bazen hayat, kendiliğinden gelişir. Biz insanlar, bazen bu doğa akışını kesmeye çalışıyoruz, oysa belki de bazı şeyler olması gerektiği gibi oluyor. Doğanın dengesi bozulmuş olabilir ama bu, her zaman kötü bir şey midir?” der Elif.

Selim, bu şekilde düşünmenin hayatı komplike hale getireceğini söylese de, Elif’in bakış açısı içinde bir derinlik vardır. Olayları sadece çözüm odaklı görmemek, insan ruhunu anlamak gerekir.

Toplumsal Dönüşüm ve Kişisel Seçimler

Olayın toplumsal bir yönü de vardır: Köy, eski köy yaşamının ve geleneksel değerlerin dışına çıkmakta zorlanan bir yerdir. Zeytin ağaçları, bu köyün simgesi, geçmişin ve köyün kimliğinin bir parçasıdır. Selim, yaşadıkları değişime ayak uydurmak için köydeki her bireyin belirli kurallara göre hareket etmesini, her sorunun matematiksel bir çözümü olduğunu savunur. Ancak Elif, bu anlayışın köyün ruhunu kaybettireceğini ve her bireyin yaşadığı duygulara daha fazla değer verilmesi gerektiğini düşünür.

Selim ve Elif, bu iki farklı bakış açısına sahip olsalar da, köyün bu dönemdeki evrimine dair bir gerçek paydasında birleşmek zorundadırlar. Selim, köyün bu çözüm odaklı yaklaşımla ilerlemesi gerektiğini savunur, çünkü evrimsel bir değişimin her bireye uygulanabilir ve ölçülebilir olması gerektiğine inanır. Elif ise bu dönüşümün, bireylerin daha çok duygusal bağlarla, empatik yaklaşımlar geliştirerek olmasını savunur. Zeytin ağaçlarının zarar görmesi bir felaket olabilir, ama belki de köyün insanlarının bir araya gelerek birbirlerini anlamaları gerektiğinin bir işaretidir.

Determinist Bakış Açısının Gösterdiği Yol ve Karakterlerin Çatışması

Sonunda, Selim ve Elif’in karşılaştığı bu durumu, köy halkının birbirine karşı olan tutumlarına ve geçmişteki yaşamlarına bakarak çözmek gerekir. Köy, her yıl belli kurallara göre hareket eder ve her yeni yıl, geçmişin hatalarından ders alınarak geçer. Selim için bu durumu değiştirmek oldukça kolaydır; yalnızca belirli kurallar ve düzenlemelerle her şey tekrar eski haline dönebilir. Elif ise insanların kendilerine dönüp bakarak, içsel bir dönüşüm yaşamaları gerektiğini savunur. Bu dönüşüm, sadece köyün geleceğiyle ilgili değil, bireylerin ruhsal dünyalarıyla da ilgilidir. Her seçim, geçmişin bir sonucu olduğu gibi, her seçim de geleceği şekillendirir.

Sonuç: Seçimler ve Aşk Arasındaki İnce Çizgi

Hikâyenin sonunda, Selim ve Elif, köyün kaderini değiştirecek kararlarını vermek zorundadırlar. Fakat bu karar, her ikisinin de seçimlerini ne kadar özgürce yaptığıyla ilgili sorulara yer bırakır. Gerçekten de her seçim, kendisini önceden belirleyen bir tarihsel ve toplumsal yapının sonucu mudur? Yoksa insanlar, yalnızca dışsal etmenler tarafından yönlendirilmeden, kendi içsel dünyalarını şekillendirebilecek kadar özgür müdürler?

Determinist bir bakış açısının ve özgür irade tartışmasının, hayatta seçimler yaparken nasıl bir etkisi vardır? Aşkın ve ilişkilerin de bu bağlamda nasıl şekillendiğini düşündüğümüzde, Elif ve Selim’in hikayesindeki çatışmanın yansıttığı çok katmanlı yapıyı nasıl değerlendirebiliriz? Her birey, geçmişiyle ve toplumsal yapıyla şekillenen bir birey midir, yoksa seçimleriyle kendi hayatını belirleyen bir varlık mı?

Bu sorular üzerinde düşünmek, insan olmanın karmaşıklığına ve aynı zamanda güzelliğine dair derinlemesine bir keşif olabilir.