Selen
Yeni Üye
Ağzı Açık Sakız Çiğnemek Günah mı? Bir Hikâyeyle Anlatmak İstedim…
Selam forumdaşlar,
Bugün sizlerle biraz farklı bir şey paylaşmak istiyorum. Hepimiz zaman zaman gündelik hayatın en sıradan meselelerinde bile kafamızda soru işaretleri taşıyoruz. Bazen çok küçük görünen bir davranış, aslında içimizde büyük tartışmalara sebep oluyor. İşte bu yüzden, “ağzı açık sakız çiğnemenin günah olup olmadığı” meselesini, yaşadığım bir olayı hikâyeleştirerek sizlere aktarmak istiyorum. Belki bu hikâye, hepimizin zihninde bir pencere açar.
Bir Yaz Akşamı Başlayan Sohbet
O yaz akşamı, mahalle parkında oturuyorduk. Ben, çocukluk arkadaşım Serkan ve kuzenim Elif… Hava serinlemiş, gökyüzü hafif turuncuya çalan bir maviye bürünmüştü. Elif çantasından bir paket sakız çıkardı, hepimize ikram etti. Serkan sakızı alırken çiğnemeye başladı, ama nasıl çiğnediğini tarif etmem gerek: ağzı açık, şapırdatarak, etrafa ses yayıla yayıla…
Elif kaşlarını kaldırıp hafifçe gülümsedi. “Serkan, vallahi böyle çiğneyince insanın sinirleri geriliyor. Hani günah mıdır bilmem ama edebe pek uygun değil sanki,” dedi.
Serkan ise aldırmaz bir tavırla, “Ya abartma Elif. Sonuçta sakız bu. Nimet değil ki, ekmek değil ki saygısızlık olsun. Günah falan değildir. Hem meseleye böyle bakarsak hayatı yaşamak imkânsız hale gelir,” diye cevap verdi.
O an hissettim ki bu küçük tartışma, aslında hepimizin zihninde derinlerde saklı bir soruya dokunuyordu.
Erkeklerin Çözüm Arayışı
Serkan’ın tavrı tipikti. O, her zaman daha çözüm odaklı, stratejik düşünen biri olmuştu. “Meseleyi büyütme, kural koyma, mantıklı açıklama yap” modunda yaklaşırdı. O gün de farklı değildi. Hemen olayı kategorize etmeye çalıştı: Sakız yiyecek midir? Yiyecekse nimete saygısızlık var mıdır? Değilse sorun yoktur.
Onun için mesele matematik gibiydi. Ya sıfırdı, ya bir. “Din kolaylık dinidir,” derdi hep. Ona göre ağzını kapatıp çiğnemek bir adap meselesi olabilir ama işin içine günah girmesi fazla abartıydı.
Kadınların Empatik Yaklaşımı
Elif ise bambaşka bir açıdan bakıyordu. “Serkan,” dedi, “bak mesele sadece günah değil. İnsanlar seni gördüğünde veya duyduğunda rahatsız oluyorsa, bu da bir kul hakkı sayılmaz mı? Belki çocuklar seni örnek alır. Belki yanında oturan biri o sesle huzursuz olur. Huzur bozmak da bir tür sorumluluk değil mi?”
Onun bu sözleri yumuşak ama derin bir dokunuş gibiydi. Elif’in yaklaşımı, kadınların genelde meseleleri insan ilişkileri üzerinden değerlendirmesine çok benziyordu. Onun için önemli olan sadece kural değil, kalplerde bırakılan izdi.
İçimdeki Çatışma
Ben ise ikisinin arasında kalmıştım. Serkan’ın mantığı bana güven veriyordu ama Elif’in sözleri içimde yankılandı. Çünkü bir insanın kalbini incitmek, sıradan bir hareketten daha büyük bir etkiye sahip olabilirdi. Çocukken annem, sofrada ağzımızı şapırdatarak yemek yediğimizde bizi uyarırdı: “Nimete hürmet edin, başkasını rahatsız etmeyin.” O an annemin sesi kulaklarımda çınladı.
Bir Çocuğun Sessiz Yorumu
Tam bu konuşmalar arasında, parkta oynayan küçük bir çocuk yanımıza geldi. Elinde top vardı, ama gözleri Serkan’ın ağzına takılmıştı. Sonra kendi sakızını çıkarıp, tıpkı Serkan gibi ağzını şapırdatarak çiğnemeye başladı. O an Serkan sustu. Elif hafifçe gülümsedi. Ben ise içimde derin bir cevap buldum: Demek ki davranışlarımız sadece bize ait değil, başkalarına da yansıyordu.
Sonuç: Günah mı, Değil mi?
O akşam eve dönerken düşündüm. Ağzı açık sakız çiğnemek doğrudan günah olmayabilir. Kitaplarda böyle bir ifade açıkça geçmez. Ama edep, saygı, kul hakkı, örnek olma gibi meseleler işin içine girince, günah olmaktan daha ağır bir şeyle karşılaşıyoruz: İnsanlara rahatsızlık vermek ve yanlış bir örnek olmak.
Belki mesele “günah mı değil mi” sorusundan ziyade, “Kalplere nasıl dokunuyor?” sorusuyla ölçülmeli. Günahın tanımı bazen satırlarda değil, insanların gönüllerinde gizlidir.
Forumdaşlara Söz…
İşte size küçük ama düşündürücü bir hikâye. Belki sakız çiğnemenin böylesine tartışılacak bir yönü olduğunu hiç fark etmemiştiniz. Ama hayat da böyle değil mi? Küçük ayrıntılarda, büyük anlamlar gizli.
Siz ne dersiniz forumdaşlar? Sizce ağzı açık sakız çiğnemek sadece bir görgü meselesi mi, yoksa manevî bir sorumluluk da yükler mi?
Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Bu küçük hikâyenin belki de hepimizin hayatında bir iz bırakmasını dilerim.
Selam forumdaşlar,
Bugün sizlerle biraz farklı bir şey paylaşmak istiyorum. Hepimiz zaman zaman gündelik hayatın en sıradan meselelerinde bile kafamızda soru işaretleri taşıyoruz. Bazen çok küçük görünen bir davranış, aslında içimizde büyük tartışmalara sebep oluyor. İşte bu yüzden, “ağzı açık sakız çiğnemenin günah olup olmadığı” meselesini, yaşadığım bir olayı hikâyeleştirerek sizlere aktarmak istiyorum. Belki bu hikâye, hepimizin zihninde bir pencere açar.
Bir Yaz Akşamı Başlayan Sohbet
O yaz akşamı, mahalle parkında oturuyorduk. Ben, çocukluk arkadaşım Serkan ve kuzenim Elif… Hava serinlemiş, gökyüzü hafif turuncuya çalan bir maviye bürünmüştü. Elif çantasından bir paket sakız çıkardı, hepimize ikram etti. Serkan sakızı alırken çiğnemeye başladı, ama nasıl çiğnediğini tarif etmem gerek: ağzı açık, şapırdatarak, etrafa ses yayıla yayıla…
Elif kaşlarını kaldırıp hafifçe gülümsedi. “Serkan, vallahi böyle çiğneyince insanın sinirleri geriliyor. Hani günah mıdır bilmem ama edebe pek uygun değil sanki,” dedi.
Serkan ise aldırmaz bir tavırla, “Ya abartma Elif. Sonuçta sakız bu. Nimet değil ki, ekmek değil ki saygısızlık olsun. Günah falan değildir. Hem meseleye böyle bakarsak hayatı yaşamak imkânsız hale gelir,” diye cevap verdi.
O an hissettim ki bu küçük tartışma, aslında hepimizin zihninde derinlerde saklı bir soruya dokunuyordu.
Erkeklerin Çözüm Arayışı
Serkan’ın tavrı tipikti. O, her zaman daha çözüm odaklı, stratejik düşünen biri olmuştu. “Meseleyi büyütme, kural koyma, mantıklı açıklama yap” modunda yaklaşırdı. O gün de farklı değildi. Hemen olayı kategorize etmeye çalıştı: Sakız yiyecek midir? Yiyecekse nimete saygısızlık var mıdır? Değilse sorun yoktur.
Onun için mesele matematik gibiydi. Ya sıfırdı, ya bir. “Din kolaylık dinidir,” derdi hep. Ona göre ağzını kapatıp çiğnemek bir adap meselesi olabilir ama işin içine günah girmesi fazla abartıydı.
Kadınların Empatik Yaklaşımı
Elif ise bambaşka bir açıdan bakıyordu. “Serkan,” dedi, “bak mesele sadece günah değil. İnsanlar seni gördüğünde veya duyduğunda rahatsız oluyorsa, bu da bir kul hakkı sayılmaz mı? Belki çocuklar seni örnek alır. Belki yanında oturan biri o sesle huzursuz olur. Huzur bozmak da bir tür sorumluluk değil mi?”
Onun bu sözleri yumuşak ama derin bir dokunuş gibiydi. Elif’in yaklaşımı, kadınların genelde meseleleri insan ilişkileri üzerinden değerlendirmesine çok benziyordu. Onun için önemli olan sadece kural değil, kalplerde bırakılan izdi.
İçimdeki Çatışma
Ben ise ikisinin arasında kalmıştım. Serkan’ın mantığı bana güven veriyordu ama Elif’in sözleri içimde yankılandı. Çünkü bir insanın kalbini incitmek, sıradan bir hareketten daha büyük bir etkiye sahip olabilirdi. Çocukken annem, sofrada ağzımızı şapırdatarak yemek yediğimizde bizi uyarırdı: “Nimete hürmet edin, başkasını rahatsız etmeyin.” O an annemin sesi kulaklarımda çınladı.
Bir Çocuğun Sessiz Yorumu
Tam bu konuşmalar arasında, parkta oynayan küçük bir çocuk yanımıza geldi. Elinde top vardı, ama gözleri Serkan’ın ağzına takılmıştı. Sonra kendi sakızını çıkarıp, tıpkı Serkan gibi ağzını şapırdatarak çiğnemeye başladı. O an Serkan sustu. Elif hafifçe gülümsedi. Ben ise içimde derin bir cevap buldum: Demek ki davranışlarımız sadece bize ait değil, başkalarına da yansıyordu.
Sonuç: Günah mı, Değil mi?
O akşam eve dönerken düşündüm. Ağzı açık sakız çiğnemek doğrudan günah olmayabilir. Kitaplarda böyle bir ifade açıkça geçmez. Ama edep, saygı, kul hakkı, örnek olma gibi meseleler işin içine girince, günah olmaktan daha ağır bir şeyle karşılaşıyoruz: İnsanlara rahatsızlık vermek ve yanlış bir örnek olmak.
Belki mesele “günah mı değil mi” sorusundan ziyade, “Kalplere nasıl dokunuyor?” sorusuyla ölçülmeli. Günahın tanımı bazen satırlarda değil, insanların gönüllerinde gizlidir.
Forumdaşlara Söz…
İşte size küçük ama düşündürücü bir hikâye. Belki sakız çiğnemenin böylesine tartışılacak bir yönü olduğunu hiç fark etmemiştiniz. Ama hayat da böyle değil mi? Küçük ayrıntılarda, büyük anlamlar gizli.
Siz ne dersiniz forumdaşlar? Sizce ağzı açık sakız çiğnemek sadece bir görgü meselesi mi, yoksa manevî bir sorumluluk da yükler mi?
Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Bu küçük hikâyenin belki de hepimizin hayatında bir iz bırakmasını dilerim.